Ülkemizde, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin korunması Anayasa’nın ekonomik, sosyal ve kültürel haklar bölümünde düzenlenmiş olup çevre kanununca güvence altına alınmıştır. Çevre kanunun 3. Maddesinin a bendine göre “başta idare, meslek odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup bu konuda alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler.” Anayasa ve Kanunlar çerçevesinde her canlı temiz ve sağlıklı çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Avrupa Birliği’nin işleyişine ilişkin Antlaşma’nın 11’inci Maddesi uyarınca ise; “çevrenin korunmasına yönelik yükümlülükler, özellikle sürdürülebilir kalkınmanın geliştirilmesi amacıyla, Birlik politikalarının ve faaliyetlerinin tanımlanmasına ve uygulanmasına entegre edilmelidir” denilmektedir.

Avrupa Birliği’nin çevre politikası; kirliliği ortadan kaldırmayı, azaltmayı ve önlemeyi, doğal kaynakların, ekolojik dengeye zarar vermeyecek biçimde kullanılmasını temin ederek sürdürülebilir kalkınmayı sağlamayı, çevresel zararın kaynağında önlenmesini ve çevre koruma hususunun diğer sektörel politikalarla (enerji, ulaştırma v.b.) entegrasyonunu güvence altına almayı amaçlamaktadır.

AB Çevre Politikası’nda Temel Uygulama Alanları arasında bulunan Atık Yönetimi hiyerarşisine göre, atık yönetimi stratejileri öncelikle atıkların oluşumunun kaynağında önlenmesine odaklanmalıdır. Bunun mümkün olmadığı hallerde atık malzemeler yeniden kullanılmalı, yeniden kullanılamıyorsa geri dönüştürülmelidir...

Ülkemizin sosyo-ekonomik, politik ve psikolojik durumu, eğitim düzeyi, demografik yapısı, kültürel çeşitliliği ve iklim koşulları toplumumuzun tüketim alışkanlığını şekillendirmektedir. Kozmopolit kent yapısında farklı gelir düzeyindeki insanların bir kısmı eşyayı daha uzun süre kullanma eğiliminde iken bir kısmı da bilinçsiz tüketime daha yatkındır. Belki hiç giyilmeyecek bir giysi, kullanım ömrünü tamamlamadan değiştirilen mobilyalar, yenisi çıkınca eskisinin kenara atıldığı elektronik ürünler, daha havalı gösterecek kozmetik ürünler ya da doğal olmayan temizlik ürünleri… Doğal kaynakların hızla ve bilinçsizce tüketilmesi buna karşılık eş zamanlı tedbirlerin alınmaması, çevresel kirliliğe ve dolayısıyla ekolojik dengenin bozulmasına sebep olmaktadır.

Bilinçsiz tüketim alışkanlığının değiştirilmesi elbette bireysel çabalarla da mümkündür. Ancak makro düzeydeki faydaları, kitlesel katılımlarla ve sürdürülebilir olduğunda görülür. Herkesin kolaylıkla erişim sağlayabileceği platformlar, bireysel etkileşimin ve haliyle kitlesel katılımın en önemli aracıdır.

Bu amaçla kurulan “ÖZGÜR DÖNÜŞÜM”, kullanılmayan eşyaların geri dönüşümü ve yeniden kullanımını teşvik ederek geri kazanım sağlamayı amaçlayan çevreci, yerel bir projedir. Atık miktarının azaltılması, doğal kaynakların daha verimli kullanılması, ekonomiye katkı sağlanması ve enerji tasarrufu konularında çevre bilincinin yaygınlaştırılmasını amaçlamaktadır.